İnsan beyni ve gelişimi

İnsan beyni muhteşem bir veri işleme ve bu verileri birbirlerine bağlama kapasitesine sahiptir. Bu kapasitenin bu kadar fazla olmasına rağmen hata oranı çok fazladır. Bu hata oranının insanlara sağladığı avantaj ve dezavantajlara daha sonraki yazılarımda değineceğim

Bu devasa veri işleme kapasitesini sağlayan en önemli etken hücreler arasındaki bağlantılar ve bu hücrelerin sayısıdır. Ancak bu hücrelerin her birisi kendi içinde işlem yapan ayrı bir birim gibi düşünülebilir. Kimyasal işlemlerle başlayan ve devam eden bu bağlantıların oluştuğu süreç vücudun ihtiyacına ve çervenin etkisine göre şekillenir ve bu kimyasal süreç devamlılık gerektirir.

Neden sıkılırız?

Süreklilik gerektiren bu kimyasal süreç aynı zamanda durmak da bilmez. Beynin verileri işlemesini sağlayan bu süreç aynı zamanda kendisine işeyecek veri ve bu verilerden çıkaracak bir sonuç aramaktadır. Bu verilerden çıkan sonuçların büyük bir kısmı seçilime uğrayarak kaybolurken, insanlık için yararlı olan ya da düşünceyi bir sisteme sokan sonuçlar bir sonraki nesle aktarılır.

Beynin çalışmasını sağlayan kimyasal sistemin süreklilik gerektirmesi sebebiyle insan beyni sürekli çıkarımlar ve benzetimler yapmak zorundadır. Bir görevi olmadığı zaman veya odaksız kaldığı zaman gelen verilerden rasgele ve tutarsız sonuçlar elde edilmeye başlanır bu zihinde "sıkıntı" adını verdiğimiz rahatsızlığı oluşturur. Bu rahatsızlığğı gidermek için yapılabilecek tek şey bir problem üzerinde düşünmek veya odaklanmaktır.

Sıkıldıkça verimli mi oluyoruz şimdi?

Tam olarak öyle olmasa da sıkıntıyı giderebilmek için kendimize çeşitli amaçlar uyduruyoruz. Bu amaçlardan bazıları bellirli bir problemi çözmek iken bazısı doğayı anlayarak hayatımızdaki problemleri saptamaktır, bazıları ise işe yaramaz düşünceler ve sadece dikkatimizi dağıtmak için yaptığımız şeylerdir.

Dinin oluşmasının en büyük sebeplerinden biri de bu can sıkıntısıdır. Din hem soruyu hem de çözümü oluşturan bir felsefe oluşmudur ve genel kanının aksine yoruma çok açıktır. Ancak bu düşüncelerin tabu olarak kabul edilmesi ve toplum baskısıyla kabul ettirilmesi de bu "sıkıntı" denen hissiyata dayanır.

Ne demek toplum baskısı sıkıntıya dayanır?

Yukarda anlattığım gibi dikkatimizi dağıtmak için oluşturduğumuz sorunlar çözüme kavuştuysa bu sornlarla tekrar karşılaşmak istemeyiz. Hele ki dikkati dağıtacak ve hayatı kolaylaştıran başka odaklar varsa... Bu odaklar iş,okul,eğitim veya diğer insanlar olabilir. İnsan beyni her ne kadar yüksek kapasiteli olsa da birden fazla işlemi aynı anda yapmaya çalıştığı zaman sıkıntılarla karşılaşmaktadır. Bunun en büyük sebebi evrimleşme sırasında vahşi doğada aniden atılan avcılarla karşı çok hızlı bir şekilde odak değiştirerek önlem alınması gerekliliğidir. Konuya dönecek olursak odağını hayatında işine yaramayacak bir konuya yöneltmek istemeyen insanlık, kendince çözüme kavuşturduğu sorunları tekrar düşünmek istemez ve bunları düşündürmek isteyenlere şiddetle karşı çıkar. Teknolojinin gelişmesiyle arta kalan zamanda sıkılmamız ve kendimize çeşitli sorunlar yaratma isteğimiz sebebiyle eskiden kapatılmış konular tekrar ele alınmaktadır.

Sıkıldığımız için ivmelenen bir gelişme gösteriyoruz

Boş vakitlerimizde sıkılıp herşeyin üstüne düşünmemiz ve ürettiğimiz fikirler sayesinde hayatımız kolaylaşıyor yani daha çok boş vakit elde ediyoruz, artan nufüsü da hesaba katarsak, hızlanarak ivmelenen bir fikir üretim grafiği elde ediyoruz bu da gelişmeyi getiriyor

benden bu kadar arkadaşlar, hepinize saygılar…